30 Ocak 2011 Pazar

ASKERLİK VE CEHALET

Bot deniliyordu burada. Postala Bot bot, bir zamanlar yaşadığım hayata sivil deniyordu. Daha bir sürü şeye, başka bir şey deniyordu. Askerlere ait bir dil vardı. Orduca. Konuşmaya gerek yoktu, anlamak yeterliydi. Hatta hiç bir dilde konuşmaya gerek yoktu. Çünkü konuşmayan rütbedeydik biz. Rütbesizlik rütbesi. Teoriye göre askerliğin temeli disiplindir. Teoriyi sırtından bıçaklayan pratiğe göre ise askerliğin temeli erlerdir. Temel, zemin, ne denirse densin, ordu üzerimizde duruyordu. Her şey ve herkes üstümüzdeydi. Biz dev bir tankın paletleriydik.. On beş yıllık başçavuşların inatla parke dediği parkalarımızın sol üst cebinde taşımak zorunda olduğumuz -Erbaş ve Erin El Kitabı- adındaki, karmaşık bir makinenin karmaşık prospektüsüne benzeyen kitapçıkta yazdığı gibi, ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan rütbesiz askerlerdik. Muhteşem askerler ! Eğitimde fırsat eşitliğinin en üst düzeyde yaşandığı ülkede, er olmak için elimizden gelen çabayı gösterip her hangi bir üniversiteden mezun olamamış, her hangi bir meslekte uzmanlaştığımızı kanıtlayan bir diploma alamamıştık. Bu fedakarlığımızla gurur duyuyorduk. Çünkü biliyorduk. Zorunlu askerlik hizmetine ilişkin kanun ve yönetmeliklerde bir yanlışlık yapıldığını biliyorduk. Er olmak için en fazla lise mezunu olmak gerekiyordu. Her erkeğin üniversite mezunu olduğu bir ülkede erlik yapacak kimse kalmayacaktı. Ordunun kaidesi ayaklarının altından kayıp gidecekti. Buna göz yumulamazdı. Kanun koyucunun gözünden kaçan, bizden kurtulamamış ve her hangi bir üniversiteden diploma almamaya yemin etmiştik. Bazılarımız, orduyu ersiz bırakma korkusundan okumayı bile öğrenmemişti. Ne cesaret ! Ne büyük fedakarlık ! Şehit ya da gazi olmamıza gerek yoktu. Bize zaten kahramandık. Vatan severliğin bedelini hayat boyu cehaletle ödeyen kahramanlar! Ayrıca cahil kalmamızda da bir sorun yoktu. Ceza kanunlarının ruhunu herkesten daha iyi kavramıştık. Çocuğunu okula göndermeyenin cezası sadece para ödemekken, askerlik hizmetini yerine getirmemenin karşılığı hapisti. Ne demek istediğini anlayabiliyorduk. Kulaklarımız duyuyordu.Kanun satırlarına gizlenmiş o muhteşem mesajı almıştık. Bunu kanunlar söylüyordu. Okulu siktir et ama askerliğini mutlaka yap, diyorlardı. Benim açımdan cahil kalmanda sorun yok, yeter ki asker ol. Çünkü kusura bakma ama, cehaletin umrumda bile değil! Peki demiştik bizde. Sen nasıl istersen!... Devletin gösterdiği yoldan gitmek büyük keyifti. Belki dışımız değil, ama içimiz çok rahattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder